Endüstri 4.0
Genel Tanımlama
Son dönemlerin güncel konusu Endüstri 4.0 terimi ilk olarak dünyanın en büyük endüstri fuarı Hannover Fair 2011’de kullanıldı. Kısaca, hammadde girişinden ürün çıkışına kadar tüm aşamaların bilgisayar kontrollü olarak sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Burada bilgisayar kontrolü, sadece üretim makinelerinin bilgisayarlar tarafından kontrolünü değil, robotlar, big data, internet, sistem entegrasyonu, bulut teknolojisi, siber ağ güvenliği, siber ağ güvenliği, uçtan uca yazılım entegrasyonları, artırılmış gerçeklik gibi bilgi çağının güncel tüm teknolojilerini ifade etmektedir.
Katkımız
Almanların 2011’de ortaya koyduğu Endüstri 4.0 hakkındaki vizyonu ben ise ilk 2003 yılında Gazi Üniversitesinin Ankara’da düzenlediği 3. Uluslararası İleri Teknolojiler Sempozyumu’nda, ‘Isıl İşlem Atölyelerinin Otomasyonu için PLC Kontrollü İndüksiyon Ocağı Tasarımı’ isimli tebliğim ile ortaya koymuştum.
O zamandan bu yana temasta olduğum tüm firmalara bu hedefi tavsiye etmiştim. Ancak firmaların bu hedefe yönelmesi rutin üretim faaliyetlerinden sıyrılıp bu tür bir gelişime ve dönüşüme girmek hem maliyet, hem iş gücü, hem de teknolojik seviye açısından mümkün olmadı.
Bugün geldiğimiz noktada her ne kadar henüz Siemens gibi teknoloji devi sembolik Alman firmalarından başka tam anlamıyla Endüstri 4.0 uygulamasına geçilmiş olmasa da hedef olarak ortaya konması ve gündeme alınması kısa sürede büyük gelişmelerin olacağı anlamına gelmektedir.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Tuzla’da bir firmada devreye aldığımız İndüksiyonlu Alüminyum Tav Ocağı, günümüz teknolojisinin en iyi ürünlerinden biri olup, teknolojisi, tasarımı, üretimi tamamen tarafımızdan yapılmış ve tamamen yerli imkânlarla Kırıkkale’de üretilmiştir. (Türkiye’de bu tür fırınların üretimini yapacak KEMAS Ltd. Şti. dışında bir firma bulunmamaktadır.)
Bu ocak, firmalarında Endüstri 4.0 hamlesini başlatan firmanın talebi üzerine Endüstri 4.0 teknolojisine uygun şekilde tasarlanmış ve üretilmiştir.
Bu sayede tasarladığımız ve ürettiğimiz ocak bir günde/haftada/ayda/yılda kaç biyet ısıtılmış, hangi saatlerde hangi kalıplarda kaç °C’de ısınmış biyetler kullanılmış, ne kadar enerji sarf edilmiş, günlük/haftalık/aylık/yıllık verim nedir? Gibi akla gelebilecek tüm sorulara cevap alınabilecek bir altyapı geliştirilmiştir. Bu sayede firma, geliştirdiğimiz ocağı Endüstri 4.0 yönetim sistemine kolaylıkla entegre edebilecektir.
Ülkemizdeki Vizyon
Ülkemizde üretilen sistemlerin Endüstri 4.0 altyapısı ile üretilmesi önümüzdeki süreçte büyük kolaylık sağlayacaktır. Her ne kadar kullanılan teknoloji geleneksel olanlara göre bir miktar daha pahalı ise de gelecekte sağlayacağı avantajlar açısından bakıldığında büyük kazançlar sağlayacağı açıktır.
Enerji Verimliliği Konusu
Öğrencilerime “Kalite ve Güvence Yönetimi” dersinde hep söylediğim gibi; “Bir ürünün dünyadaki fiyatı bellidir ve maliyeti de dolar bazında yaklaşık aynıdır. Sizin pazarda söz sahibi olmanız maliyeti düşürmenize bağlıdır. Maliyeti düşürmenin ilk adımı ise -bizim ülkemizde- işçi çıkarmak değildir. Bu, elinizi kolunuzu kaybetmek demektir. Enerji maliyetini azaltmak ilk adım olmalıdır”. Bu, enerji tüketen sistemleri verimli çalıştırmak ve gereksiz enerji sarfiyatını önlemek demektir. Çünkü maalesef Türkiye’de enerji bilinçsizce tüketilmekte ve maliyetler fahiş oranlarda artmaktadır.
Ankara’da bir çelik dövme firmasında, TEYDEB projesi çerçevesinde yürüttüğümüz çalışmalarda, firmanın indüksiyon ocaklarının sarf etmesi gereken enerjinin iki mislini sarf ettiğini tespit ettik. Bu durumu gördüklerinde firma temsilcilerinin gözleri fal taşı gibi açılmıştı çünkü bu fark aylık yüzbinlerce liraya karşılık gelmekteydi.
Sonuç olarak sanayicilerimizin Endüstri 4.0 gibi bir hedefi gündemlerine almaları son derece sevindiricidir. “ Üret de Nasıl Olursa Olsun” modelinden, “Verimli Üretim” dolayısıyla “Karlı Üretim” modeline geçiş anlamına gelmektedir. Bu anlayışın hakim olması da ülkemizdeki teknolojik gelişimin ivmeleneceği anlamına gelmektedir ki yakın gelecekte ileri teknolojiye sahip ülkelere yaklaşma ümidimizi de artırır.
Devlet Yönetiminde Endüstriyi, teknik ve teknolojiyi, Üretimi Bilen İdarecilerin Önemi
Böylece idare edenlerin endüstriyi, üretimi, teknolojiyi bilmesi gerekiyor. Siz işletmeciden, tarihçiden, hesap uzmanından devlet yöneticisi yaptığınızda hayati öneme haiz endüstriyel üretim ayağı yine boşa düşüyor.
Halbuki bizim şu anda ihtiyacımız olan şey tekniğe teknoloji bilen, neyi nasıl yapacağını bilen, devlet adamları. Bizim yüksek teknoloji geliştirmemiz gerekirken, katma değerli ürünler üretmemiz gerekirken, gıda ürünleri üretmemiz gerekirken bir hesap uzmanı, bir tarih hocası, bir işletmeci, bir siyaset bilimi hocası derdimize nasıl derman olacak? Bunlar ne anlar üretmekten, bunlar ne anlar yönetmekten bunlar ne anlar teknikten teknolojiden ? Aralarında bir tane endüstri mühendisi var o da sahadan gelmiyor özel olarak yetiştirilmiş.
Bu insanlar devlet yönetimine geldiğinde bunlara yapılması gerekenleri anlatmak bile mümkün değil, Dolayısıyla bu insanlar ne kadar kalifiye olursa olsun, işinde iyi olursa olsun, iyi niyetli iyi insanlar olursa olsun çevresinde bir takım kimselerin sözünü dinleyecek ve o kimselerin aklıyla bilgisi ile hareket edecek. Sonuçta da o kimse ne kadar iyi niyetli ise, ne kadar işi iyi biliyorsa o kadar iş yapılacak. Peki o kimse kim. Şu ana kadar olduğu gibi gelecekte de aynı şekilde yanlış kararlar, yanlış uygulamalar yapılırsa hesabı kime soracağız?
Birisi diyecek ki kardeşim ben tarihçiydim ben ne bileyim, öteki diyecek ki ben siyaset bilimci idim uluslararası ilişkiler iyi bilirdim, biri de diyecek ki ben NAS’a güvendim ama olmadı peki gençlerimizin yani sizlerin geleceği ne olacak? Hayalleri, emeklileri ne olacak?
Ülkemizdeki Durum
Artık bu ülkenin kaybedecek bırakın yılını saniyesi kalmadı. Çok hızlı bir şekilde gerekli atılımları yaparak üretim ekonomisine geçmemiz gerekiyor. Aksi takdirde yokluk ve kıtlık İnsanların birbirine düşmesine neden olacak. Bir kaos ve karmaşa ortamı meydana gelecek. İnsanların birbirlerine saldırması zarar vermesi dâhil söz konusu.
O yüzden Endüstri 4.0 bizim kaçırdığımız bir tren olmamalı. Üretici firmaları bilen hem sanayici olarak, hem de TÜBİTAK hakemi olarak birçok araştırma geliştirme firmasını yakinen bilen bir bilim adamı olarak, bir mühendis olarak, bir işletmeci olarak ifade ediyorum.
Bu araştırma geliştirme yapan, üretim yapan firmaların önünün açılması gerekiyor. Şu andaki destekler yeterli kalmıyor. Bir takım efektif düzenlemelerin yapılması lazım. Firmalar enerjisini bürokratik gerekleri yerine getirmek üzere harcıyor.
Teknoparklarda ki performans istenen düzeye varamıyor. Hâlbuki bazı basit düzenlemelerle bunlar aşılabilir. Ciddi kaynak aktarımı ile çok daha hızlı bir şekilde katma değeri yüksek yani maliyeti düşük satış fiyatı yüksek ürün elde edilebilir. Yalnız bunların derdini anlayan yani tabiri caizse eşekten düşen birinin devlet yönetiminde olması gerekir.
Hiç masanın öbür tarafında bulunmamış devlet memurları, hatta hocalar, bir de istismar amaçlı yapılanmalar gibi suiistimal mekanizmaları olunca sanayici ne yapsın, bilim adamı ne yapsın, Ar-Ge elemanı ne yapsın?
Bunları tarih hocası da bilmez, uluslararası ilişki hocası da bilmez, hesap uzmanı da bilmez, ekonomist de bilmez.
Ne Yapılmalı ?
Bu ülkenin dinamik üreticileri kobilerdir. Kobi’lerin standart üretim yapanları ayrı desteklenmeli özellikle teknoparklarda kümelenen ArGe firmaları ayrı desteklenmelidir. Bunların bir takım ihtiyaçları ortak hizmet firmaları tarafından sağlanmalı bu firmaların zaten sınırlı olan enerjilerinin tamamen ürün geliştirme ve üretmeye odaklanması sağlanmalıdır. Destek çeşitleri artırılmalı yöntemi daha efektif olacak şekilde düzenlenmelidir. Bu firmaları yapılan yatırım kısa zamanda ürüne ve gelire dönüşeceği için son derece önemli ve gereklidir.
Çeşitli sektörlere ilişkin çalışan firmalar çeşitli çalıştaylar ile bir araya getirilmeli, işbirlikleri sağlanmaya çalışılmalıdır. Aynı sektörde aynı ürün üreten firmalar farklı ürünlerle birbirlerini desteklemeli aynı ürüne rekabet etmek suretiyle hem kısıtlı ürün üretimi, hem de kısıtlı kazanca neden olmamalıdır.
Başarılı firmaların kapasite artırımı için firmanın toplam bedeli kadar geç ve uzun ödemeli teşvik kredileri ile firmaların iki misline ve daha sonraki aşamada 4 misline çıkmasını sağlayacak destekleme planları uygulanmalıdır. Bu tür firmalar üretim teknolojisine sahip olduğu, pazar oluşturduğu, makine parkı varlığı netice itibarı ile bir başarı hikayesidir. Bu hikayenin devlet eli ile katlanarak artırılması gerekmektedir.
Firmaların kazançları ne devlet ne devlet memuru tarafından kıskançlık nedeni olmamalı. Bilakis firmaların kazançlarını artırmaları hususunda çok büyük destek verilmeli bu teşvik edilmelidir.