Katma Değeri Yüksek Üretim
Genel Durum
Katma değeri yüksek ürünler için öncelikle bilim kentini inşa etmemiz lazım. Bu konuyu bilim kenti başlığı altında ayrıca inceledik.
Ancak burada ifade etmek gerekir ki üniversite ve sanayi katma değeri yüksek ürünler üretilebilir için olmaz bir çalışma modelidir.
Devletimiz bu konuda çok önemli adımlar atmış üretici için destekler sunmuştur. Ancak TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumların bazı art niyetli şebekelerin eline geçmiş olması bu tür gelişime ve çabalara büyük sekte vurmuştur.
TÜBİTAK’ın Sanayi Bakanlığı’na sunulan birçok projeyi hakem olarak değerlendirdim. Ülkemizde gerçekten çok kaliteli, beyinler var desteklenmesi halinde mükemmel işler çıkarıyorlar. Savunma Sanayi’ndeki ürünlerle ilgilenen arkadaşlar bunu rahatlıkla görebilirler. Özellikle Aselsan HAVELSAN, TAİ, TUSAŞ, FNSS, BMC vs gibi organizasyonel yapıya sahip kurumlarda küçük ve orta ölçekli firmalara nazaran çok daha çeşitli ve güçlü ürünler çıkabilmektedir. Çünkü buralarda nitelikli beyin takımı daha kalabalık oluşturulabilmektedir. Bu tür desteklerin devam etmesi çeşitlendirilmesi ve özellikle de Bürokratik bir takım teferruattan kurtarılması büyük önem taşımaktadır.
Her yerde olduğu gibi, bu alanda da devletimizin iyi niyetini istismar eden kimselerde olabilmektedir. Az sayıda da olsa bu kimseler yüzünden ciddi ve çok sayıdaki ARGE yapan firmaya gereksiz kırtasiyeler sorgulamalarla vakit kaybettirilmektedir.
Çeşitli ihtisas konuları tespit edilerek özellikle bu alanlarda yoğunlaşmak katma değerli ürün geliştirmek ve daha sonra da bunların çeşitliliğini artırmak üzeri bir strateji geliştirilmelidir.
Ekonomi Tahlili
Bugün ülkemizde yaşanan ekonomik krizin nedeni, üretim ekonomisi yerine beton ekonomisini tercih etmiştir. İnşaat sektörü Türkiye’de geçmişten bugüne lokomotif sektör olarak görülmüş ve ülkedeki para sirkülasyonunun sağlanabilmesi için bir enstrüman olarak kullanılmıştır. Ancak elbette bunun bir sınırı ve düzeyi olmalıdır. Bugün şehirlere baktığımızda devasa beton yığınları görmekteyiz. Bu halkımızın cebindeki nakit parayı değerlendirdiği bir alan olmuştur. Ancak betonu toprağa gömdüğünüzde parayı da toprağa gömmüş oluyorsunuz. Hâlbuki bu para üretim tesisleri için kullanılmış olsaydı şu anda üretim yapılıyor olacaktı, insanlar işte çalışıyor olacaktı, çoluğunun çocuğunun geçimini sağlıyor olacaktı, gençlerimiz yüksek ücretlerle iş bulacaklardı ve tabii ki enflasyon bu kadar artmayacak, Merkez Bankası döviz dolu olacak, Türk Lirası dünyadaki tüm para birimleri karşısında değer kaybetmiyor olacaktı. Bizde dünya milletleri arasında alnımız açık başımız dik dolaşabiliyor olacaktık.
Bugün ihracatımızın %70’ini ithal ettiğimiz ürünleri işleyerek gerçekleştiriyoruz. Yani 100 dolar alıyorsak kabaca 70 dolarını malı ithal ettiğimiz ülkeye ödüyoruz. Bu şekilde bizim cari açığı kapatmanız mümkün değil. Yapmamız gereken şey örneğin bor madeni tonunu 150 dolara değil kilosunu bir buçuk milyon dolara satmak. Ancak bir buçuk milyon dolarlık bor için yüksek teknolojili bir dönüşüm sistemi kurmak gerekiyor. Bizim özellikle bu konularda çalışmamız ve teknoloji geliştirmemiz gerekiyor. Maalesef stratejik akılı kullanmayan bir yaklaşım boru deterjana katıp çamaşır deterjanı olarak ya da dezenfektan olarak kullanmayı iş yaptım sayıyor.
Bir Anekdot
Bir zaman üniversiteyi temsilen TAİ ziyaretimiz oldu. TAİ’nin başkanı sağ olsun bize bazı üretim alanlarını gezdirdi. HÜRKUŞ’un önüne geldik. Gayet güzel bir başarı hikayesi olan uçağımızı inceledik, ona dokunduk. Gurur duyduk. Başkana sordum diyorum ki “Sayın başkan motoru nereden alıyoruz?”. “Motoru” dedi “İngilizlerden alıyoruz, tanesi bir milyon dolar”. Katar’a satacakmışız bu uçaklardan. İngilizler 3 tane hediye etmiş, o yüzden Katar bizden almaktan vazgeçmiş İngilizlerden almış. Biz üç tane hediye edebilir miydik? Elbette edemezdik. Çünkü hediye etsek o zaman çok ciddi zarar ederdik. İngilizler belki o satıştan çok kar etmedi, ama Katar’ı bağladı. Daha sonra ihtiyaç duyduğunda sürekli İngiltere’den olmak zorunda, seri bozulmasın diye. Çünkü bu tür araçlarda bilindiği üzere yedek parça meselesi var. Bu yedek parçalar belirli saatler üzerinden değiştiriliyor. Arıza yapmadan değiştirmek zorundasınız. Aksi halde uçağı düşürürsünüz. İşte esas mesele biraz da bu. Yedek parçadan ve diğer satışlardan kazanacak.
Biz uçağın gövdesini gayet güzel yapmışız. Ancak motorunu yapmadığınız zaman ciddi anlamda kar edemiyorsunuz. Motor dediğiniz şey hadi olsun bütün maliyeti ile birlikte 100.000 dolar. O kadara da çıkacağını zannetmiyorum. Alt tarafı star tipi bir motor. Ancak basit aldığıma bakmayın bunu üretmek de kolay değil. Ciddi bir teknoloji birikimi gerekiyor, malzeme bilgisi gerekiyor. Her şeyi ile birlikte 100 bin dolara mal ettiğiniz motoru bir milyon dolara satıyorsunuz. İşte para böyle kazanılıyor.
Bir Başka Anekdot
Bir başka örnek daha verelim. Bilmem bir örnek biraz araştırırsa herkes rakamları erişebilir takribi olarak bir iPhone’un maliyeti 300 dolar, Tabi bunda malzeme maliyeti var, reklam maliyeti var, nakliyesi var, Ar-Ge’si var, işçiliği var, yatırım maliyeti var var oğlu var. Satış fiyatı ne kadar? Tanesinde takribi olarak 1000 ile 1100 dolar Peki kar ne kadar 700 800 dolar telefon başına. İşte para böyle kazanılıyor.
Geçen gün Kılıçlar’daydım. Köy muhtarı ve köylüler ile görüştüm. Bilindiği üzere Kılıçlar kasabası soğan üretiminin önemli merkezlerinden birisi. Hatta 2018 yılında Kılıçlar soğanına coğrafi işaret tescil belgesi verildi. Soğan üreticisi soğanın kilosunu1 liraya vermiş, ticareti bilen bir çiftçi ise 3,5 liraya satmış ancak firesini geri almak şartıyla. Kılıçlarda Yıllık üretim 2000 ton. Yani köyün toplam geliri 2 milyon lira. Bunun içerisinde bütün köyün, emeği var, mazotu var, gübresi var, ilacı var, süresi var, nakliyesi var, Var oğlu var. Kılıçlar halkının 6-7 aylık emekle gözüne bakarak yaklaşık 135 bin dolara karşılık gelen bu rakamı, Apple firması sadece 81 saniyede ürettiği kabaca 135 telefonla kazanıyor. Yanlış duymadınız 135 telefonu 81 saniyede üretiyor. 0.6 saniyede 1 telefon üretiyor. İnternette bilgiler var siz de hesaplayabilirsiniz. Bizim çiftçimizin 7 ay emek vererek tüm maliyeti içinde kazandığını adam 81 saniyede tamamen kar olarak kazanıyor.
O yüzden diyoruz ki katma değeri yüksek ürün üretmemiz gerekiyor. Örneğin Kılıçlar’da ki soğan kurutulursa kilogram fiyatı bugünler için yaklaşık 90 liraya çıkıyor. 1 liraya aldığınız ürün, enerji maliyeti, işçilik, depolama maliyeti, ambalaj vesaire gibi maliyetlerin ardından ki bu duruma göre 20-25 lirayı bulabilir. Perakende olarak 90 liraya satılıyor. Yani kilogram başına üretici 20 ile 30 lira arasında kar ediyor. 1 liralık soğan kurutulmak suretiyle en az 20 kat para kazandırıyor. Stratejik akıl işte budur.
Ne Yapmalıyız?
Şu an için belki yüksek teknoloji ürünler üretemeyiz, niçin bahsettik bilim kentleri kurmalıyız, üretim kentleri kurmalıyız. Yüksek teknoloji ürünleri üretecek teknolojiye sahip olmalıyız. Bunu pazara ispatlamalı ve akabinde para kazanmalıyız. Bu kolay bir iş değil. Bir uçak yaptınız. Uçuyor. Peki 5 sene sonra ne olacak, 10 sene sonra ne olacak. Bugün hala Türk Hava Kuvvetleri’nde F4 kullanıyor F16 lar 1980’li yıllardan bu yana kullanıyor. Bakımını yaptığınız zaman parçalarını düzenli olarak değiştirdiğinizde bu uçakları onlarca yıl kullanabiliyorsunuz. Ancak sizin yaptığınız uçağa ilişkin böyle bir veri yok ki. Daha önce hiç uçak yapmamışsınız ki müşteri size sizden neden alsın? Yapmayalım mı? Elbette yapacağız. Hemen başlayacağız. Yarım haldeki projelerin hepsini tamamlayacağız.
Ancak elimizde şu anda hali hazırda olan bu Kılıçlar örneğindeki imkânları da değerlendireceğiz. Stratejik akılla bütün imkânları değerlendirerek milletin ve devletin menfaatine kararlar alacağız.
Siyasilerin Hastalıklı Yaklaşımı Bitecek
Siyasi partilerin biri bir yatırım yapıyor. Diğeri geliyor o yatırımı ya engelliyor ya da tamamen iptal ediyor. Bu vatana ihanettir. Bir zamanlar babam Konya TÜMOSAN’ın yönetim kurulu üyeliğini yaptı. Bir toplantı için ben de kendisiyle Konya’ya gittim. Bu vesileyle TÜMOSAN tesislerini gezme fırsatı buldum. TÜMOSAN Rahmetli Erbakan’ın Temel’in attığı bir traktör fabrikası idi. Fiat lisansıyla traktör üretilmiş lisans süresi dolmuş ürün tamamen bizim ürünümüz haline gelmiş. Dönemin hükümetleri ANAP Doğruyol vesaire Bu proje Erbakan’ın projesi olduğu için olmadık nedenlerle zorluk çıkartarak devlet kurumu olan TÜMOSAN’ın traktör satmasını engellemiş. Devasa bir tesis, devasa bir arazi, döneminin en iyi teknolojisi ancak senede 3-4 traktör sattığı zaman bütün fabrika zil takıp oynuyor. İşte bu vatana ihanettir. Siyasetçiler kusura bakmasın. Hepsi iktidarın, hepsi menfaatin, hepsi gücün peşindeler. Hiçbirisi devleti, milleti, yetimi, garip gurebayı düşünmüyor. Düşündüğünü söyleyen de doğru söylemiyor.
Profesyonel Devlet Yönetim Sistemi
Bizim geliştirdiğimiz profesyonel devlet Yönetim Sistemi videosunda bir miktar açıkladığımız gibi yönetim sistemi üzerinde köklü değişiklikler yapmamız gerekiyor. Ancak bu şekilde ekonomik yönden rahatlarız, hatta çok iyi noktalara gelebiliriz. Bunu çok iyi anlamamız siyasilerin bu çekişmelerin, iktidar mücadelelerinin bugüne kadar bize bir fayda getirmediğini bugünden sonra da bir fayda getiremeyeceğini görmemiz gerekiyor. Devletimizi elden geçirerek, yeniden yapılandırarak, işlevsel hale getirerek geleceğimizi inşa etmemiz gerekiyor. Bu görevi siyasetçilerin üzerinden alıp bizzat liyakatli gençlerimize vererek kolaylıkla ve hızla gerçekleştirebiliriz.
Bakın bugün savunma sanayinde çok büyük atılımlar var. Kamuoyunun bildiği ya da bilmediği müthiş projeler var. Makine Kimya’dan bilirim. Geçmişte asker Makine Kimyanın ürünlerini almazdı Amerikalı daha ucuza veriyor diye kendi malı olan fabrikanın ürünü yerine Amerika’nın ürünlerini tercih ederdi. Bir takım projeler Makine Kimyalılar tarafından dile getirildiğinde bizim mühendislerimiz, küçümserler “adamlar yapmış, siz bunu nasıl yapacaksınız?” diye bir de kendince alay ederlerdi. Onlar, artık hangi niyetle bunları söylüyorlarsa bugün bu ülkenin çocuklarının yaptığı ürünler, geliştirdiği teknolojiler karşısında umarım utançlarından yerin dibine geçiyorlardır.
Gençlere Mesaj
Bizim gençlerimiz hem bilgili, hem becerikli, hem çok pratik bir zekaya sahip, hem de çok akıllı insanlar. Siz onlara imkan sağladığınız da mucize olarak niteleyeceğiniz ürünler ortaya çıkarıyorlar. O yüzden Türklerin aslında çok gelişmesini arzu etmiyorlar. Çünkü şu anda dünyanın alışmış olduğu bir düzen var. Batının standartları, ekonomi kuralları, üretim ilkeleri ve standartları gibi birçok şey. Eğer bizim çocuklarımız fırsat verilirse batının kurallarını belirlediği o dünyada he bambaşka bir çizgiye evrilecek kendileri dahi buna uyum sağlayamayacak. Bunu biliyorlar. Türk’ün zekâsı ile azmiyle, aklıyla baş edilemeyeceğini bizden daha iyi biliyorlar. Tarih boyunca bu gerçeği yaşanan olaylarla onların yüzüne defalarca çarptık. Ancak onlar bizim hassas noktamız o fark etti, yumuşak karnımızı buldu. Bizi etkisiz hale getirmeyi içimizdeki İrlandalılar ile başardılar. Bu devşirilmiş, satılmış güruhla bizim gün yüzü görmemiz için ellerinden gelen her türlü fırıldağı çeviriyorlar. Artık bunu fark edelim ve bölünmeyi, ayrışmayı bitirerek işimize gücümüze bakalım. Bizim tek derdimiz var; o partiyi, bu partiyi yüceltmek değil. Adam gibi yaşamak, çocuklarımızı adam gibi yetiştirmek ve çocuklarımıza yaşayacağı daha güzel bir ülke bırakmak. Bizimkinden daha iyi şartlar bırakmak.