Geleceğin Türkiyesi

Geleceğin Türkiye’si nasıl olmalıdır?

Geleceğin Türkiye’si Özgür, eğitimli, ekonomik yönden Zengin, liyakatin önem verildiği, adaletin yerine getirildiği, bolluk bereket içerisinde insanların değer gördüğü, yaşamaktan mutlu olduğu, geleceğe güvenle baktığı, devletine güvendiği bir ülke olmalıdır.

Geçmişten bugüne yüzlerce yıldır devletlerimiz  haklı ya da haksız birtakım nedenlerle,  vergi aldığı, asker aldığı, toprak aldığı, vatandaşını ezmiş, onlara karşı zaman zaman zulüm uygulamıştır. Atatürk bu bakış açısını değiştirmek için çok gayret etmiş, ezilen, sersefil olan bu millete hep Aziz Türk milleti diye seslenmiştir. Zaten onu yüce kılan milletine karşı olan sevgisi ve saygısıdır. Ancak rahmetlinin ölümünden sonra devleti yönetenler çeşitli nedenlerle ki bu nedenleri zamanı geldiğinde tek tek açık açık milletimizin önüne koyacağız Osmanlı döneminde olduğu gibi millete zulmetmiş, eziyet etmiştir. Bu zihniyetin bu bakış açısının devletin yönetiminden uzaklaştırılması bilakis Atatürk’ün millete saygı duyan milleti seven bu millete güvenen ekiplerinin devlet yönetimine getirilmesi gerekmektedir.

BUGÜN ŞUNU ÇOK AÇIKÇA GÖRÜYORUZ. SİYASİ PARTİLER ASLA MİLLETE HİZMET ETMİYORLAR. SİYASİ PARTİLER MİLLETİN DESTEĞİYLE İKTİDARA GELİYOR, MİLLETİ   PARÇALARA AYIRIYOR, BİRBİRLERİ İLE ÇATIŞTIRIYOR VE BU ÇATIŞMADAN BESLENİYOR.

Siyasetçilerin hiçbiri vatandaşın çektiği geçim sıkıntısını çekmiyor, çok iyi şartlar altında yaşıyor, siyaset mekanizması bir hizmet yeri olması gerekirken ve hizmeti yerine getiren çekilmesi gerekirken siyaset bir meslek haline geliyor.  Kendi şehrine, hemşehrilerine, devlete, millete faydası olmayan kimseler 3-4 dönem milletvekili olarak ortalıkta geziyor. Adam 20 yıl milletvekilliğini işgal ediyor itibarını kullanıyor. Sağlık hizmetlerini hem kendisi hem ailesi kullanıyor,  ne memlekete ne de kimseye bir faydası dokunmuyor.

Bilgi çağını yaşadığımız şu günlerde doğru bilgiye ulaşmak isteyen insanlarımız görmektedir ki siyasetçiler ve siyasi partiler sadece ve sadece kendi düzenlerine hizmet etmektedirler. Bunun için devletin imkânlarını ve milletin oylarını kullanmaktadırlar. Milletimiz bu durumun farkına varmıştır ve son dönemlerde kararsız oylar ve tepki oyları büyük ölçüde artmıştır. Siyasetçilerden önemli ölçüde soğumuştur. Geleceğin Türkiye’sinde  bu türlü siyasi partiler ve siyasi siyasetçiler olmayacaktır. Geleceğin Türkiye’sinde MERİTOKRATİK yani sadece liyakatli insanların  iş başına gelmesini sağlayan bir yönetim sistemi gelecektir.

Bu rahmetli Atatürk’ün ortaya koyduğu  FİKRİ HÜR VİCDANI HÜR bireylerin kendi kendini yönettiği modern yönetim sisteminin çağdaş, yapay zekâ ile donatılmış, stratejik akılla şekillendirilmiş halidir.

Gençlerimizin bu devlet yönetimi sistemi ile hakkaniyetli bir şekilde tasarlanmaktadır. Gençlerimiz bu güzel bir ülke de bolluk içinde, saygın bir şekilde yaşayacaklar.

Dünyanın en güzel  coğrafyasında, her türlü iklimin bulunduğu, her türlü imkânın bulunduğu, 3500 den fazla çeşit endemik bitkinin yetiştiği, yeraltı madenleri ile dolu olan, çevresi deniz ürünleri ile dolu olan, bu güzel ülkede bu güzel insanların sefalet içerisinde yarınlarından ümitsiz şekilde yaşaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu düzeltilecek ve çok kolaylıkla düzeltilecek ancak şunu bilinmelidir ki siyasi partiler ve siyasetçiler bunu, bizim yani bu milletin istediği şekle getirmeyi arzu etmezler. Çünkü o zaman kendi saltanatları yok olacaktır, millet onlara muhtaç olmayacak, milletin cebi para görecek, maddi sıkıntı çekmeyecek, kimsenin önünde el ufalamayacak, kimseden  himmet göstermesini dilemeyecek. Her şey sistem içerisinde, bilgisayar üzerinden, kolaylıkla, saygınlıkla gerçekleştirilebilecek.

Liyakat sistemi esas olduğundan, siyasetçinin yakını olmayan, siyasete bulaşmak istemeyen, gururunu onurunu birtakım kişilerin ezmesini. İstemeyen gençlerimiz kimseye muhtaç olmadan hak ettikleri yerlere gelecekler.

Tabi bunun bir de diğer tarafı var. Yani insanımızı istismar eden, aldatan, devletin gücünü kendi menfaatleri doğrultusunda kullanan, devletin gücü ile halka eziyet eden, görevini yapmayan, ayrımcılık yapan, kimselerde  derhal görevlendiren uzaklaştırılıp hak ettikleri cezayı alacaklardır. Bizde bir söz vardır şeriatın kestiği parmak acımaz derler. Şeriat adaleti emreder, şeriat doğru söz konuşmayı emreder, şeriat ahlakı emreder.

Benim hayalim birlik ve beraberlik içinde herkesin geçmiş olduğu gibi birbirine saygı ile yaklaştığı ümitlerin yeşerdiği bolluk ve bereket içinde zengin bir Türkiye’dir. Bunu başaracağız hep birlikte başaracağız. Siz gençlerin geleceği için başaracağız.

Benim insanım artık ölmemek için değil, geçinmek için değil, zevk için çalışacak. Çalıştığının karşılığını alacak. HEP BİRLİKTE ülkeye bolluk ve bereket getireceğiz.

Hz. Ebubekir’in olduğu rivayet edilen bir söz vardır. “Ya rabbim bedenimi öyle büyük ki cehennemde başkasına yer kalmasın”. Hz Ebubekir bu sözü söylemiş mi net değil o söylemedi ise biz söylüyoruz. “Ya Rabbi bedenimi öyle büyük ki. Cehennemde başkasına yer kalmasın”. Hiç merak etmeyin,  hep birlikte size güzel bir gelecek temin edeceğiz. Ahlakla, akılla, hareket eden NASA riayet eden toplumu Allah helak etmez. Kur’an-ı Kerim’de yazan tüm helak hadiseleri azan toplumlara gelmiştir. Bizim ülkemizde de kim azmışsa helak olacağını bilmelidir.

Siz gençler ve ülkemin güzel insanları sizler merak etmeyin güzel günler bizi bekliyor. Kötüleri gördük, biliyoruz, ayıklayacağız ve güzellerle güzel bir ülke inşa edeceğiz.

Bir kere bu ülkede cenneti yaşayacağız sonra da öldükten sonra cennette yaşayacağız. Buna kimsenin şüphesi olmasın. Kimse burası Müslümanlar için cehennem, gerçek cennet öbür tarafta diyerek kendisi vatandaşın cebinden bu dünyada cenneti yaşayanlara inanmasın.

KİME İNANACAĞIZ? BİZDEN OLANA İNANACAĞIZ, İÇİMİZDEN GELEN KİMSELERE İNANACAĞIZ, KENDİ ÇOCUKLARIMIZA İNANACAĞIZ, SİYASETE BULAŞMAMIŞLARA İNANACAĞIZ, HAK YEMEMİŞLERE İNANACAĞIZ. BU MEMLEKET İÇİN BİR ŞEYLER YAPMIŞLARA İNANACAĞIZ, BİLİMİ BİLİM İÇİN DEĞİL BİLİMİ ÜLKE İÇİN YAPANLARA İNANACAĞIZ, BAGAJINDA PİSLİK OLMAYANLA İNANACAĞIZ, SÖZÜNE GÜVENİLİR AHLAKLI DÜZGÜN BİR HAYAT YAŞAMIŞ OLANLARA İNANACAĞIZ, KİMSEYE DİYET BORCU OLMAYANLARA İNANACAĞIZ, RUHUNU SATMAYANLARA İNANACAĞIZ, GAVURLARLA İŞBİRLİĞİ YAPMAYANLARA İNANACAĞIZ, BAŞKA DEVLETLERİN KAPISINDA ” ARADIĞINIZ ADAM BENİM DEMEYENLERE” İNANACAĞIZ.

Bizim kimseye ihtiyacımız yok. Bizim siyaset üzerinden nemalananlara da, oradan geçim temin edenlere, oradan şahsiyetlerini besleyenlere de ihtiyacımız yok. Biz bize yeteriz. Biz Anadolu’nun saf ve temiz evlatları bu devleti bize hizmet eder şekle getiririz, kanunlarını düzenleriz yönetmeliklerini yazarız, yolsuzlukları önleriz, hırsızlıkları bitiririz, liyakatli ehil güzel gençlerin görev almasını temin ederiz.

Geleceğin Türkiye’sinde çevre çok önemlidir.  Türkler binlerce yıldır tabiatla uyum içerisinde yaşamış, tabiatın sunduğu nimetlerden istifade etmiş, fakat ihtiyacı kadar olarak orada gerek nebatatın yani bitkilerin gerekse hayvanatın yani hayvanların yok olmasına neden olmamıştır. Avrupa insanı öyle değildir gittiği her coğrafyada. Her türlü işine yarayacak şeyi sömürmüş, hayvan ırklarının tükenmesine, ormanların tükenmesine, insanların katledilmesine neden olmuştur. Güney Amerika’da yaşayan binlerce Aztek Maya medeniyetinin kalıntısı insanlar, Kuzey Amerika’da yaşayan ve Türk soyundan gelen Kızılderililer, yüzyıllarca köle olarak kullanılan Afrikalılar Bunlara örnek verilebilir. Bu yağmacı, talan edici zihniyet. Maalesef son yüzyılda bizleri de etkilemiştir. Özümüze dönmek ve ülkemizi yaşanabilir halde tutmaktan başka çaremiz yoktur. Çeşitli canlıların soyunu devam ettirmemiz gerekir, şahsen kara avcılığının yasaklanması düşüncesini taşırım, Eski dönemlerde belki insanların gıda ihtiyacı için avcılık bir ihtiyaç da ancak bugün avcılıkta kullanılan malzeme ile çok rahat öğün temin edilebilmektedir.

Şehirlerimizde hala, kağıt plastik, yağ, ahşap ve özel olarak imha edilmesi gereken örneğin kimyasal madde kapları, madeni yağlar, otomobillerdeki filtreler, gibi ürünler ayrıştırılarak geri dönüşüme götürülecekler ve özel olarak imha edilecekler bu şekilde istenmemektedir. Dolayısıyla her yıl trilyonlarca lira çöpte toprak altına giderken, çevreyi de en yüksek düzeyde kirletmektedir. Bunun dışında evlerdeki kullanılan kızartma yağlarının kanalizasyona dökülmesi neticesinde yeraltı suları ne kadar varan çok ciddi kirlenmeler meydana gelmektedir. Hâlbuki bunlar biyodizel yakıt olarak kullanılabilir ve petrol yerine bunlar yakılmak suretiyle ciddi tasarruf edilebilir.

Geri dönüşüm İşinin devlet tarafından organize edilmesi gerekir. Çünkü geri dönüşüme alınacak ürünlerin çok ucuza toplanması gerekir, Bunun için elektrikli araçlar geliştirilerek düzenli bir toplama yapılmalıdır. Gençlerimiz bu konuda bilinçlidir ve dikkatli davranmaktadır. Ancak orta yaş ve üzerindeki insanlarımız geçmişten gelen alışkanlıklarıyla bu konuda son derece duyarsızdırlar. Ancak kısa zaman içinde ülke çapında bir seferberlikle çevre duyarlı ve koruması ciddi şekilde bir kültür haline getirilebilir.

Geri dönüşüm malzemeleri ahşap olabilir, plastik olabilir, kâğıt olabilir, yağ olabilir bunlar belirli bir ücret ödenerek de toplanabilir.  Plastik şişe toplama işi Avrupa’da yapılmaktadır ve bu şişeleri getirenler bunun karşılığında depozito ücreti gibi para almaktadır. Bunu bir otomatik makine toplamakta parayı da bu makine ödemektedir.  Bu makinelerin bir kısmında Türkiye’de üretilmektedir. Yağ toplama içinde bu tür makineler kullanılmalı mahallelerdeki toplama merkezlerinde bu yağlar toplanarak hem çevreye zarar vermesi önlenmeli hem de yakıt olarak değerlendirilerek petrol tüketimi azaltılmalıdır

Reklam izleyen vatandaş izlediği reklamın ürününü indirimli almalıdır. Bir tüketici elektrik, zaman, vakit harcıyorsa bu tüketiciye dönmelidir. Geçmişteki şartların yetersizliğinden kaynaklanana durum bugün hiç oralı olunmadan devam ettiriliyor. Yeniçağda yeni uygulamalarla tüketicinin korunumu gerekiyor. Bunları gerçekleştirmek çok kolaydır yeter ki uygulanmak istensin.